İsrailoğulları’nın Sina Dağı’nda yaptıkları anlaşma levhaları, sandığı, masası ve yedi kollu şamdan, çölden çöle, kentten kente taşınmış, son olarak Yerüşalim’e getirilmiş ve çadırda muhafaza edilmekteydi.
Davut ise kral sarayında oturmaktaydı.
Bundan rahatsız oldu, çünkü Tanrı’nın bir konutu yok iken, konut yerine hala çadır kullanır iken, Davut’un sarayda oturuyor olması Tanrı’ya karşı bir haksızlıktı.
Hemen Peygamber Natan’ı çağırdı ve ne yapılması gerektiğini ona sordu:
‘Bak, ben sedir ağacından yapılmış bir sarayda oturuyorum. Oysa Tanrı’nın Sandığı bir çadırda duruyor!’
Natan, Davut’un kalbinden geçenleri okumuş gibi, ona düşündüğü işleri yapmasını söyledi:
‘Git, tasarladığın her şeyi yap, çünkü Tanrı seninledir’.
Olan biteni gören, duyan ve izleyen Tanrı, aynı gece Tanrı Natan’a göründü ve İsrail halkını Mısır’dan çıkardığı günden bu yana bir konutu olmadığını, çadırdan çadıra konaklayıp onca ülkeleri dolaştığını anlattı. Davut’un sedir ağacından yapılma sarayda kaldığını, buna rağmen kendisinin bir istekte bulunmamış olduğunu da hatırlattı.
Tanrı Davut’u seçmiş, onu kutsamış ve her daim yanında olacağına dair söz vermişti. Tanrı’nın tek amacı İsrailoğulları’na yeni bir yurt vermek ve bu yurtta onların rahat ve huzur içinde yaşmasını sağlamaktı.
İsrail’in Tanrısı bunları tek tek Natan’a anlattı:
“Şimdi kulum Davut’a şöyle diyeceksin: ‘Tanrı diyor ki, halkım İsrail’e önder olasın diye seni otlaklardan ve koyun gütmekten aldım. Her nereye gittiysen seninleydim. Önünden bütün düşmanlarını yok ettim. Adını dünyadaki büyük adamların adı gibi büyük kılacağım.
Halkım İsrail için bir yurt sağlayıp onları oraya yerleştireceğim. Bundan böyle kendi yurtlarında otursunlar, bir daha rahatsız edilmesinler. Kötü kişiler de halkım İsrail’e hakimler atadığım günden bu yana yaptıkları gibi, bir daha onlara baskı yapmasınlar. Seni bütün düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım.“
Konuta gelince, Tanrı bu konutu Davut’un değil, onun soyundan gelecek birinin yapacağını bildirdi. Davut soyundan biri çıkacak, Tanrı tarafından kutsanacak ve soyu sonsuza dek sürecekti.
Ve o kişi Tanrı’nın oğlu olacaktı…

Babası Davut’un tahtına geçen Süleyman’ın krallığı çok sağlam temellere oturmuştu. Krallığı döneminde Mısır Firavunu’nun kızıyla evlendi. Böylece firavunla müttefik oldu. Eşini Davut Kenti’ne götürdü.
Kendi sarayı, Tanrı’nın Tapınağı ve Yeruşalim’in çevre surları tamamlanıncaya kadar orada yaşadılar. Halk hâlâ çeşitli tapınma yerlerinde Tanrı’ya kurban sunuyordu. Çünkü o güne dek Tanrı’nın adına yapılmış bir tapınak yoktu. Tapınma yerlerinin en ünlüsü Givon’daydı. Kral Süleyman oraya giderek sunakta bin yakmalık sunu sundu.
Givon’dayken, gece rüyasında Tanrı göründü ve Süleyman’a bir dileği olup olmadığını sordu:
“Sana ne vermemi istersin?”
Süleyman; ‘bana öyle sezgi dolu bir yürek ver ki, iyi ile kötüyü ayırt edip halkını yönetebileyim’ diye karşılık verdi.
Süleyman’ın bu isteği Tanrı’yı hoşnut etti ve bu duasını kabul etti:
“Madem kendin için uzun ömür, zenginlik ve düşmanlarının ölümünü istemedin, bunların yerine adil bir yönetim için bilgelik istedin; isteğini yerine getireceğim. Sana öyle bir bilgelik ve sezgi dolu bir yürek vereceğim ki, benzeri ne senden öncekilerde görülmüştür, ne de senden sonrakilerde görülecektir.
Sana istemediklerini de vereceğim: Yaşadığın sürece öbür kralların erişemeyeceği bir zenginlik ve onura ulaşacaksın. Eğer sen de baban Davut gibi kurallarıma ve buyruklarıma uyup yollarımda yürürsen, sana uzun ömür de vereceğim.”
Süleyman uyanınca bunun bir rüya olduğunu anladı. Sonra Yeruşalim’e gitti. Tanrı’nın Antlaşma Sandığı’nın önünde durup yakmalık sunular ve esenlik sunuları sundu. Ayrıca bütün görevlilerine de bir şölen verdi…
Yahuda ve İsrail halkı kıyıların kumu kadar kalabalıktı. Herkes yiyip içip sevinç içinde yaşıyordu.Süleyman, Fırat Irmağı’ndan Filist’e, oradan Mısır sınırına kadar bütün ülkelere egemendi. Bu ülkeler Süleyman’ın yaşamı boyunca ona haraç ödeyip hizmet ettiler.
Her tarafta barış vardı.
Dan’dan Beer-Şeva’ya kadar Yahuda ve İsrail halkının her bireyi, Süleyman’ın yaşamı boyunca kendi asma ve incir ağacı altında güvenlik içinde yaşadı.
Tanrı, Süleyman’a bilgelik, derin bir sezgi, kıyılardaki kum kadar anlayış verdi. Süleyman’ın bilgeliği, bütün doğuluların ve Mısırlılar’ın bilgeliğinden daha üstündü.
Bütün uluslardan insanlar gelir, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlerdi[1].
Bir gün Sur Kralı Hiram, Süleyman’ın babası Davut’un yerine kral olarak meshedildiğini duyunca, elçilerini ona gönderdi, çünkü Davut’la hep dostça geçinmişlerdi.
Süleyman hemen cevapladı:
‘Bildiğin gibi, babam Davut çevresindeki savaşlar yüzünden Tanrı adına bir tapınak yapamadı. Bu savaşlarda Tanrı, Davut’un düşmanlarını onun ayakları altına serdi. Oysa şimdi Tanrım her yönden bana rahatlık verdi. Ne bir düşmanım var, ne de kötü bir olay. Tanrı, babam Davut’a, ‘Tahtına oturtacağım oğlun benim adıma bir tapınak yapacak’ diye söz verdi.
Ben de bir tapınak yapmaya karar verdim. Şimdi bana Lübnan’dan sedir ağaçları kesmeleri için adamlarına buyruk ver. Benim adamlarım da seninkilerle birlikte çalışsın. Adamların için istediğin ücreti vereceğim. Aramızda Saydalılar kadar ağaç kesmede usta adamlar olmadığını biliyorsun.
Aralarında bir antlaşma yaptılar. Kral Süleyman angaryasına çalıştırmak üzere bütün İsrail’den otuz bin adam topladı. Sırayla her ay on binini Lübnan’a gönderdi. 70.000 kişi yük taşımakta, 80.000 kişi de dağlarda taş kesmekteydi.
Ayrıca, işi yürütmek ve işçileri yönetmek için de 3.300 görevli çalışmaktaydı. İşçiler, kralın buyruğu uyarınca, tapınağın temelini yontma taşlarla atmak üzere ocaktan büyük ve kaliteli taşlar kesip çıkardılar.
Süleyman’ın ve Hiram’ın yapıcılarıyla Gevallılar, tapınağın yapımı için taşlarla keresteleri kesip hazırlardılar[2].
Tanrı’nın Tapınağı’nın temeli dördüncü yılın Ziv ayında atıldı.
On birinci yılın sekizinci ayı olan Bul ayında tapınak tasarlandığı biçimde bütün ayrıntılarıyla tamamlandı.

Tapınağın içinde Tanrı’nın Antlaşma Sandığı’nın konacağı iç oda hazırlandı.
Odaya her biri on arşın yüksekliğinde, iğde ağacından iki Keruv[3] yapıldı.
Süleyman Keruvlar’ı tapınağın iç odasına yerleştirdi ve hepsini saf altınla kaplattı.
Tapınağın yapımı Süleyman’ın yedi yılını almıştı[4].
Konutunun yapıldığını gören Tanrı çok hoşnut oldu ve Süleyman’a seslenerek onu ve halkını asla terk etmeyeceğini bildirdi:
“Bu tapınağı yapmaktasın. Kurallarıma, ilkelerime ve bütün buyruklarıma uyup onlara bağlı kalırsan, baban Davut’a verdiğim sözü senin aracılığınla yerine getireceğim. Halkım İsrail’in arasında yaşayıp onları hiç terk etmeyeceğim.”
Ve Kral Süleyman dualarının kabulü için Tanrı’ya yakarmaya başladı:
‘Ya RAB Tanrım, kulunun bugün ettiği duayı, yalvarışı işit; duasına ve yakarışına kulak ver.Gözlerin gece gündüz, ‘Orada bulunacağım!’ dediğin bu tapınağın üzerinde olsun…
Göklerden, oturduğun yerden kulak ver; duyunca bağışla… Sana karşı günah işlediği için düşmanlarına yenik düşen halkın İsrail yine sana döner, adını anar, bu tapınakta dua edip yakararak önüne çıkarsa, göklerden kulak ver, halkın İsrail’in günahını bağışla. Onları atalarına verdiğin ülkeye yine kavuştur[5]..
Süleyman iki yapıyı –Tanrı’nın Tapınağı’yla kendi sarayını– yirmi yılda bitirdi.
İsrailoğulları’nın günümüzde Ağlama Duvarı olarak bilinen 1.Tapınak ya da Süleyman Mabedi’nin yapımı bitmişti…
*
BENZERLİKLER
SÜMER TABLETİ - 12
SÜMER TABLETİ - 9
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder